Yazdan beri en sık duyduğum soru: "Nasıl zayıfladın?" sorusuydu, artık bir yazıyla buradan da anlatmamın vakti geldi sanırım. Verdiğim kiloları 5 aydır da koruduğuma göre artık sizlere nasıl verdiğimi anlatabilirim.
Öncelikle bu yazıya bir uyarıyla başlamak istiyorum. Biliyorsunuz ama tekrar edeyim ,ben ne doktor ne diyetisyen ne de spor hocasıyım. Burada sizlere ancak kendi deneyimlerimi anlatabilirim, bazıları uygular işe yarar, bazılarının profesyonel desteğe ihtiyacı olur. Sizlere en önemli tavsiyem, eğer kilo vermek istiyorsanız işe önce sağlıkla başlayın. İlk hedefiniz sağlıklı yaşamak olsun, kilo verirken sağlığınızı kaybetmeyin. Kilo probleminiz bir sağlık sorunundan kaynaklı olabilir mi, önce bunu araştırın. Belki yıllarca acımasızca tükettiğiniz sağlıksız karbonhidratlar insülin direncine yol açtı, belki hipotiroidiniz var, belki böbrek üstü bezleriniz kilolarınızın sorumlusu. Bunun cevabını almadan hiçbir diyete başlamayın, aksi halde çabalarınız boşa gider, aç da gezseniz kilo veremezsiniz. Hiç zor değil aslında, bir sağlık ocağı doktorundan bile randevu alıp, genel bir kan tahlili yaptırsanız, bu sorulara cevap bulursunuz. Benim çok şükür sağlık sorunum yoktu, kilolarımın tek suçlusu abur cubur ve hamur işlerine olan düşkünlüğümdü. Bazıları kilo vermek için diyetisyenle çalışmayı tercih eder, eğer beslenme bilginiz yetersizse, özel bir sorununuz varsa ya da sizi disipline sokacak birine ihtiyaç duyuyorsanız, bir diyetisyenle görüşebilirsiniz. Ben de geçmişte birkaç kez diyetisyenle kilo vermeye çalıştım, bazen başarılı oldum bazen de birkaç kilo verip pes ettim ve verdiğim birkaç kiloyu da geri aldım. Ancak bu yaz verdiğim kiloları diyetisyen desteği almadan kendi kendime verdim. Beslenmeyle ilgili yıllarca çok kitap okudum, ünlü uzmanların yazılarını takip ettim, eskiden çalıştığım diyetisyenlerden de çok şey öğrenmiştim. Yani okuyan diyetisyenler kızmasın ama artık diyetisyenlerin bana öğreteceği bir şey kalmamıştı. Teoride harika, pratikte berbattım, ta ki bu yaza kadar. Bu yaz bilgilerimi pratiğe de döküp, kilo sorunumu çözdüm.
İlk uyarıları yaptıktan sonra hikayeyi başa alalım. 20'li yaşlarımın başına kadar hep çok zayıf bir kızdım. Çocukluğumda çırpı gibi bacaklarım vardı, lisede ve üniversitenin ilk yıllarında da hep 50 kilonun altındaydım. Ancak üniversitedeki birkaç yıl geçtikten sonra, fast food ağırlıklı beslenme, gece yarısı atıştırmalıkları derken kilo almaya başladım. Ve 48 kiloyla başladığım üniversiteden 63 kilo ile mezun oldum, evet bunu da ilk buradan itiraf ediyorum :) Bazen kilomu umursamadan çılgınca yemeye devam ettim, bazı dönemler kafaya taktım, vermeye çalıştım, ama verdiğim birkaç kilo da bir ay içinde geri geliyordu diyeti bırakınca. Bu yaza kadar hep böyle bir kısır döngüdeydim, 3 kilo ver, 3 kilo al yuvarlanıp gidiyordum. Kilomdan hep şikayet ediyordum ama fark ettim ki kilo verme konusunda hiç kararlı olmamıştım. Bu yazın başında ilk kez çok kararlı bir şekilde kilo vermek için kendime söz verdim. 60 kiloya gelmiştim ve en az 10 kilo fazlam vardı ve Ağustos sonu çıkacağım tatilde bu kiloların büyük bölümünü vermiş olacaktım ve kilo sorununu bir daha asla geri gelmemek üzere çözecektim. Bakın altını çiziyorum, en önemli sırrım buydu: KARAR VERMEK. Sırrın ne diye soranlar sanırım basit, sihirli bir sır bekliyor, ama öyle bir sır yok canlar, olsa ben size söylemez miyim? Sır yok, kan, ter, gözyaşı, sağlıklı besinler, spor ve KARARLILIK var. Zayıflamak isteyen çoğu kişi mango hapı, lahana çorbası, bilmem ne kökü, detox çayı ile zayıfladım diyeyim istiyor sanırım ama öyle bir dünya yok. Yahu bir düşünün gerçekten sağlıkla zayıflatan bir çay, bitki vs olsa, dünyada herkes incecik ve sağlıklı olmaz mıydı? Tıp, bilim o kadar ilerlemedi hala. Zayıflamak istiyorsanız, bir kesin karar vereceksiniz, iki sağlıklı bir yaşam planı oluşturacaksınız. Kararlılığın bu kadar üzerinde duruyor olma sebebim, asıl farkı yaratanın bu olması. Eğer zayıflamak istiyorum diyorsanız ama gerçekten karar vermediyseniz, başlamayı hep pazartesiye ertelersiniz. Çarşamba günü vazgecersiniz. Biri çikolata ikram ettiğinde, bir taneden birşey olmaz dersiniz, sonra 2. ve 3. yü de yersiniz. Ondan sonra da, zaten diyet bozuldu, battı balık yan gider deyip, dev bir hamburger sipariş edersiniz. Ertesi gün de vicdan azabıyla akşama kadar 2 grissini ile ayakta kalmaya çalışıp, sonra açlığınız tavan yaptığından koca bir pizzayı mideye indirirsiniz. Bu hikaye tanıdık geldi mi? Bana da tanıdık geliyordu, korkmayın. Hep böyle gitmek zorunda değil, gerçekten karar verdiğinizde her şey değişiyor. Pazartesiyi beklemiyorsunuz, hemen o gün başlıyorsunuz. Bahanelere sığınmıyorsunuz saat gece 11 de bile olsa bir fırsat bulup yürüyüşe çıkıyorsunuz. Size zararlı her besine hayır diyorsunuz ve bundan dolayı üzülmüyorsunuz, aksine güçlü bir iradeniz olduğunu fark edip, mutlu oluyorsunuz. Bu uğurda doğum gününüzde bile pasta yemiyorsunuz, herkes rakı içerken siz light kola ile eşlik ediyorsunuz. Eğer bir gün fazla kaçırdıysanız, battı balık diyeceğinize, nasıl telafi ederim deyip, ertesi gün yarım saat fazla yürüyor, 2 dilim daha az ekmek yiyorsunuz. Evet sanırım özetle yaptığım buydu.
Kilo verme sürecinde başarının anahtarı bana göre motivasyonu her an yüksek tutmak. Ben kendi uyguladığım bir formülü size de önermek isterim. Haziran sonuydu, yaz başlamıştı ve ben yine bikinimin içindeki görüntümden rahatsızdım, dar elbiselerden göbeğim çıkıyordu ve ben son 3 4 yazdır hep böyleydim. Bu yaz farklı olacaktı ve ben artık plajda rahat rahat yürüyecektim. Hemen bir word dosyası açtım ve neden zayıflamak istediğimi uzun uzun yazdım. Bikiniler üzerimde harika olacaktı, dar gelen ve dolapta bekleyen sarı elbiseme sığacaktım, yılın trendi crop toplardan giyebilecektim ve uzun zamandır görmeyen herkesi şaşırtacaktım. Size tavsiyem, komik, saçma demeden aklınıza gelen her şeyi yazın. Ve ne zaman sıkılsanız, canınız pasta yemek istese açıp bunu okuyun, neden başladığınızı unutmazsanız, asla vazgeçmezsiniz. Ben yazmayı seven biri olarak bu süreçte bir günlük tuttum. "Harikasın bak bu sabah 300 gr daha verdin, iyi ki dün böreğe hayır demişsin, dün pilates-yapamadın ama bugün telafi edersin", "Tatile 3 hafta kaldı, ha gayret 3 kilo daha verirsin, bandaj etek de giyebilirsin birkaç kilo daha verirsen" şeklinde kendi kendime gaz verdim. Ara ara dönüp bunları okuyunca da ne çok yol katettiğimi gördüm.
Motivasyon, kararlılık hepsi tamam da sadece gazla bu iş tabi ki olmaz. Çok basit iki kural var: Bir, doğru ve sağlıklı beslenme, iki, daha çok aktivite. Ne olur, şok diyetlere, şarlatan sözde diyet koçlarının listelerine yüz vermeyin. Sağlığınızdan olmayın, tam tersi zayıflayıp daha sağlıklı olun. Eğer bir sağlık probleminiz yoksa, doğru beslenmeyi öğrenmek için Dilara Koçak ya da Banu Kazanç gibi uzman diyetisyenlerin kitaplarını alıp okuyun. Neyi ne kadar tüketmeliyiz, hangi gıda ne zaman, nasıl tüketilmeli öğrenin. Bu kitaplarda hazır diyet listeleri de var, sağlıklıysanız bunları da uygulayabilirsiniz. Ben listelerden sıkılırım, o yüzden belli bir listeyi takip etmedim. Evde ne piştiyse yedim. Tabi evde kızartmalar, börekler de pişebilir, benim kastettiğim sebze yemekleri ve ızgaralar. Sadece sebze ve ızgara mı yedin derseniz elbette hayır, arada benim de sarmalar, börekler tatlılar yediğim oldu. Ama insanı şişmanlatan dolmalar, tatlılar değil, zihniyetleri. Bunları yedim diyet bozuldu zaten der, pes ederseniz kilo alırsınız. Yok bugün fazla kaçırdım ama aynen devam ediyorum, sağlıklı besinlere dönüyorum derseniz, keyifle, hiç bir yemekten mahrum kalmadan zayıflarsınız. Karbonhidrat ve yağ miktarının kontrolü önemli elbette. Pilav ve makarnadan yemeğin yanında 2-3 kaşık kadar tükettim, bunları yediğimde ekmek yemedim. Sabahları peynir, ekmek, yumurta, zeytin vb. klasik Türk kahvaltısı, ara öğünlerde ise meyve, süt, yoğurt ve yağlı tohumlar (badem, fındık vs.) tükettim. Bu arada meyve ve yağlı tohumlarda da porsiyon kontrolü önemli, koca bir tabak meyve yiyip, ay çok sağlıklı besleniyorum derken, aslında kaşık kaşık şeker yemiş oluyorsunuz. Ceviz, badem, fıstık da evet çok sağlıklı ama bir kase değil bir avuç içi kadar yerseniz. Yani aslında kararında yerseniz her şeyden yiyebilirsiniz. Zaten size tavsiyem her ne kadar Dukan, Karatay bazı besin gruplarını yasaklasa da, siz her şeyi yiyin, karbonhidratı da kesmeyin, yağı da. Ama sağlıklı yağ, sağlıklı karbonhidrat. Ama ölçülü, belirli miktarda yağ ve karbonhidrat.
Beslenme kadar hareket de önemli, eğer az yiyip, bütün gün masa başında oturuyorsanız kilo vermeniz çok zor. Biliyorum, ama vaktim yok diyeceksiniz. Ben de diyorum ki, karar verirseniz, zaman yaratırsınız. Hiç vakit yoksa işe metroyla, vapurla gider, oraya kadar yürüsünüz, asansör yerine merdiveni tercih edersiniz. Ve emin olun ki, öyle özel spor koçlarına, pahalı gym lere üye olmanıza da gerek yok. En basit ve her yaşa, herkese önerilen, en ucuz spor yürüyüş. Tek bir yatırım yapıp, rahat ve koşuya uygun bir ayakkabı alın emin olun binlerce liralık spor salonlarına para vermekten daha iyi yatırım. Sonra da ne zaman vakit bulursanız yürüyün. Yürümek insanı rahatlatıyor, ben sadece zayıflamak için değil, stres atmak, zihnimi boşaltmak için de yürüyorum. Kilo verme sürecinde her gün 1,5 saat kadar yürüdüm, çok nadiren aksatmışımdır. Siz bu kadar çok yürümeyin bana uyup tabi, haftada 3-4 gün yarım saatle başlayıp, alıştıkça arttırın. Bende asıl mucizeyi yaratan pilates oldu. Daha önceden de pilatese gidiyordum ancak grup dersleri çok verimli olmuyordu, 100 kiloluk teyze de , 60 yaşında teyze de, yıllardır pilates yapan Ebru Şallı benzeri abla da aynı sınıfta pilates yapınca sonuç verimli olmuyor, bir de haftada 2-3 gün bende yeterli olmamıştı. Yazın üyeliğim bitince, pilatese nasıl devam ederim derken Ebru Şallı pilates DVD leri ile tanıştım ve hayatım değişti :) İtiraf edeyim daha önce Ebru Şallı'nın pilatesçi olmasını hafiften ti'ye alıyordum, o benim gözümde eski mankendi ve pilatesçi sıfatını çok ciddiye almıyordum. Derken denemekten ne cıkar dedim ve 21 günlük kürlerini aralıksız uyguladım. Sonuç mu? Hiç inanmıyordum ama 21 günün sonunda göbeğim gittiği gibi karın kaslarım oldu, yazın her gören şok geçirdi desem abartmam. Pilates vucudu çok güzel şekle sokuyor, daraltıyor, sıkılaştırıyor, esnekliği arttırıyor, bel ve boyun ağrılarını geçiriyor, faydaları saymakla bitmez. Verdiğim kilo 10 kilo kadar olsa da 15 gibi durduğunu söylüyor herkes, nedeni hemen hergün pilates yapmam. Pilates kilo verdirmiyor ama 1-2 beden inceltebiliyor kilonuz aynı da olsa. Yalnız pilatesin faydaları saymakla bitmese de riskleri de var. Belinizi, boynunuzu falan sakatlamamak için, çok dikkatli olun, dikkat etmeniz gereken kurallar var, öğrenin ve başlangıc seviyesi hareketlerle başlayın. Isınmayı ve soğumayı unutmayın. Ben önceden pilates yaptığım için dvdlerle evde rahatça devam ettim. Eğer benim gibi Ebru Şallı dvdlerini alacaksanız, kulağınızı dört açın, dikkatle dinleyin ve önce başlangıc dvdsini alın, yanlış bir hareketin sonucu çok kötü olabilir, dikkat.
Şimdilik bu kadar canlar, giden kiloların hikayesini özetledim. Ama ne diyorum biliyor musunuz, bu yazı burada kalmasın bundan sonra blogumda sağlıklı beslenme ve spor yazıları da olsun. Çünkü tek yazıda tüm beslenme tüyolarını yazmak imkansız. Mesela sağlıklı yağ ve karbonhidrat nedir; tatlı krizi neden olur ve nasıl bastırılır; ara öğünde neler yenebilir; kaçamak yaptığımızda nasıl telafi edelim; zayıflamaya yardımcı süper besinler nelerdir gibi pek çok konuda sizinle bu süreçte edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum. Siz de istiyorsanız her cuma "Fit Friday" olsun ve fit yaşam tüyolarına blogda yer verelim. Yaşasın Alışverişkolik ile Fit Yaşam :)
2 yorum:
Gözdecim,
Oldukça açık dille yazılmış çok bilgilendirici bir yazı bu :) Hem bu samimi paylaşımın için teşekkür ederim hem de sağlam kararlılığın için seni çok çok tebrik ederim. :)
Fit Friday bölümü kulağa harika geliyor, tamamen destekliyorum, takipteyim ;)
Sevgi
Canım süper bir yazı olmuş. Tavsiyelerinle hemen harekete geçiyorum ve sıradaki yazıyı merakla bekliyorum :)
Yorum Gönder