31 Temmuz 2012 Salı

The Beach Diaries



Elbise/ Dress: Forever 21, Terlikler/Sandlas: Hawaianas, Şapka/ Hat: Accesorize, Kolye/ Necklace: H&M

Bütün yazı yatıp güneşlenerek, plajlarda geçiriyormuş izlenimi yarattığımın farkındayım, ama işin aslı öyle değil. Evet yaz başında uzuuuun bir tatil yaptım ama artık çoğunuz gibi ben de haftaiçi işteyim. Yine de çok şanslıyım ki  haftasonları yazlığa kaçıp denizin güneşin tadını çıkarabiliyorum, fotoğraflar da haftasonundan. İzmir'de yaşamanın en büyük avantajlarından biri Türkiye'nin en güzel tatil yerlerinin şehir merkezinden 1-2 saat uzakta olması. İstanbullu canlar, kıskanmayın canım sizin de Sedef adanız var :)

I know you think that I sunbath on the beach and do nothing else in summer, yet I am not that lucky. Yes, I was on a looong holiday this summer but now I am in my office in weekdays like most of you. Still I think I am lucky because on weekend I can go to our summer house near the beach and enjoy sea, sun and sand. 

29 Temmuz 2012 Pazar

Şal Desen


      Elbise/Dress: Batik, Ayakkabılar/Shoes: Hotiç, Çanta/Clutch: H&M, Kolye/Necklace: Hello Accesories

Bu sezon desenin her türlüsü makbul, ister çiçek, ister meyve, ister tropik, isterseniz soyut desenler. Ama içlerinden bir tanesi bir adım önde gidiyor, o da şal desen. Şal desen bir süre önceye kadar pek kimsenin yüz vermediği, babaanne eşarbına benzetip demode bulduğu bir desendi, ama asırlık desen bu yıl bir döndü pir döndü. D&G'dan Stella McCartney'e, YSL'dan Jil Sander'a pekçok ünlü modaevi koleksiyonlarında bu deseni kullandı. Ben genelde bu deseni hep sevdim, şu kombinde gördüğünüz elbise yaklaşık 4 yıl önce alındı mesela. Deseni trendi olduğu için değil renklerini sevdiğim için almıştım, aldığımdan beri de her yaz severek giydim, bu yaz şal desenin yükselişe geçmesiyle bu trendi de yakalamış oldum. Aslında her sezon alışverişe çıkmadan önce dolaplarımızı iyice incelememiz lazım, modanın sık sık kendini tekrarladığını biliyoruz artık, bu sezon trendy olan birşeyi önceki sezonlarda almış ve gardrobumuzun bir köşesinde unutmuş olabiliyoruz. Böylece trendy parçalara harcayacağımız paradan tasarruf edip klasiklere yatırım yapabiliriz.

No matter which print you like, floral, tropical, fruit or animal , all of them are trendy, yet one of them is the star of the season: Paisley print. Most women thought that paisley print was for grandmothers, but this season paisley print turned back and it took place in many collections: Jil Sander, D&G, YSL, Stella McCartney... I always liked this print and  bought the dress in this outfit four years ago. So what is the lesson?We should look at our closets before shopping, maybe we can find trendy pieces that we bought years ago and had forgotten. Thus, we can save money to invest in basics.

27 Temmuz 2012 Cuma

Ben Büyüyünce Gökkuşağı Olucam ki :)





Wearing Batik dress and clutch, Zara shoes

Bazen tek bir renk yetmez bana hepsini birden isterim. İçimde o kadar farklı renk, farklı ruh hali, farklı karakter var ki...Bazen Bayan Pollyanna, bazen Bayan Karamsar, bazen Bayan Kokoş, bazen bayan Cadı, bazen Bayan Hanımhanımcık Cicikız. Zaman zaman içimde kalabalık bir altın günü varmış, biribirinden tamamen farklı bir sürü kadın aynı anda konuşuyormuş gibi geliyor. Biri şen kahkahalar atıyor, biri devamlı birşeylerden şikayet ediyor, biri sessiz sakin bir köşede oturuyor kimseye sokulmuyor, biri geveze hiç susmadan birşeyler anlatmakla meşgul. Ben hem bunların hepsi hem de hiçbiriyim ya da onların toplamı diyelim. Bu renkli kalabalığı tek bir renk altında toplamak kolay olmuyor bazen, biri pembe istiyor diğeri turkuaz, ben de hepsine evet diyorum, gökkuşağı gibi geziyorum :)

Sometimes one color may not be enough. I have many different colours, different moods and personalities inside me. Somotimes I am Miss Pollyanna, sometimes Miss Pessimistic, sometimes Miss Posh or Miss Witch. I feel like there is a girls night inside me and I live with many women, one is laughing, one is complaining about life, another one is talking nonstop while the other is sitting on a chair silently. I am a combination of these women. It is not easy to find the right colour for all of these women , one wants pink, the other wants blue and I have to say " Yes" and be like a rainbow.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Alışverişkolik Loves Cunda

  







 Wearing Machka dress, Pull&Bear sandals, H&M clutch

Bozcaada'ya gittim,dönünce de ballandıra ballandıra anlattım size duydum ki Cunda kıskanmış, gönlünü almaya gideyim dedim ben de. Bozcaada'da sevdiğim pekçok şey Cunda'da da var. Lezzetli Ege yemekleri, başka yerde yiyemeyeceğiniz deniz ürünleri, mezeler, dar taş sokaklar, yılların hiç değiştirmediği eski güzel evler... Cunda yazlığımıza yakın sayılır, o yüzden çok şanslıyım, yaz bitmeden daha birkaç Cunda ziyareti yapabilirim, size de bir haftasonu ne yapın edin buraya kaçın derim. 

I went to Bozcaada ( an island in Aegean sea) thus Cunda (another Aegean island) got jealous of me so I had to visit Cunda too :) Delicious Aegean traditional food, fish, nice old houses and narrow streets... I want to go there one more time this summer and I recommend you to visit there for a long weekend.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Favori Yaz Renklerimi Bilmeyen Kaldı mı?



Wearing no name dress, Benetton sandals and H&M clutch

Önceki postlardan hatırlayacaksınız ki mercan yazın en sevdiğim renk, bir de yanına turkuaz bir aksesuar eklenince benim için ideal yaz kombini tamam demektir. Siz yazın en çok hangi renkleri giyiyorsunuz?

You may remember if you looked at my old posts that my favourite colour in summer is coral, especially when it is combined with turquoise. What is yours?

Eski Yazlar







Wearing Mudo dress, Batik clutch, Hotiç shoes and Prada sunglasses

"Nerede o eski bayramlar" diyen büyükannelerinizden hiç bir farkım yok, hatta eksiğim yok fazlam var. Devamlı geçmişte yaşıyorum, hayatım nostalji üzerine kurulu, mesela şarkıcı olsam kafadan Muazzez Ersoy'dum :) Eski eşyalarımdan kolay vazgeçemem herşeyin bir anısı vardır, geçmişi hatırlatıyordur. Güzel bir günde giydiğim bir elbise daralsa da, eskise de dolabımdan çıkamaz mesela. Arabam benim yol arkadaşımdır misal, insan yol arkadaşından vazgecer mi, babam ne zaman "Kaç yıl oldu yenilesek" dese şiddetle karşı çıkarım. Keyifli bir yemek yediğimde ıslak mendili çantama koyar, saklarım, asla kullanmam, onun görevi elleri temizlemek değil,  çantada aylar sonra bulununca "Aaa ne güzeldi o yemek" dedirtmektir. Piyango biletleri, sinema biletleri, otel şampuanları, fotoğraflar, hediyeler, doğum günü pastası mumları daha kimbilir neler saklıyorum görseniz Masumiyet Müzesi odamın yanında boynu bükük kalır. Yaşlanınca çöp evim olacak diye korkmuyor değilim :) Neden böyleyim, yengeç burcu olmanın bir özelliği midir nedir bilmiyorum. Bildiğim şu ki, zaman zaman kendimi depresif hissetme nedenim, geçmişi olduğundan daha iyi, bugünü ise olduğundan kötü görmem. İşte nostalji kraliçesi alışverişkolik yaz gelince de "Nerede o eski yazlar" yakınmalarına başlar. Haftasonu yazlıktaydım, kuzenim de bizdeydi, ikimiz bir araya gelince 24 saat falan sadece eski yazları yadettik. Kuzenimle çocukluğumuz, ilk gençlik günlerimiz hep birlikte geçti, yazlıklarımız da yakındı, yazları birbirimizden hiç ayrılmazdık. İşte ben o 16-17 yaşlarında olduğum, tek derdimizin diskoya gitmek için izin alıp alamayacağımızın olduğu o yazları özledim. Çardakta monopoly oynayarak, çiğdem çitleyerek sabahlamayı, dubadan birbirimizi suya atmayı, kumsalda kızlarla dedikodu yaparak uzun uzun yürümeyi, bütün kış neler olduğunu yazdan beri görüşemediğim arkadaşlarıma uzun uzun anlatmayı, sırf yaz kısa maksimum yararlanayım diye sabah 7de yatıp 11 bucukta kalkmayı özledim. Özlediğim şeyler yazmakla bitecek gibi değil canlar, benim hayatım özlem zaten, en iyisi kısa kesip herkese eski yazlar tadında bir yaz dilemek :)

This weekend I was in our summer house which reminds me the summers in my teenage. I missed them too much, I missed the days we had played monopoly till the sunrise, walking on the beach with my freins and talking about what had happened in winter. I wish you all to have a summer as nice as the summers of our childhood :)

20 Temmuz 2012 Cuma

Ruhum Hep Desen Desen



Wearing H&M dress, Zara shoes, H&M clutch and earrings
Ruh halimiz değiştikçe giydiklerimiz de değişir, giydiklerimiz değiştikçe de ruh halimiz; ikisi devamlı zincirleme bir etkileşim içindedir. Kendini kötü hissediyorsundur, sevdiğin birşeyleri giyip, biraz makyaj yaparsın ruh halin anında iyiye gider. Bazen "Less is more" dur, bazen de bu kombinde olduğu gibi "More is more". Aynı anda hem iddialı desenleri olan bir elbise, hem taşlı ayakkabı, hem neon pembe kocaman küpeler isteyecek kadar neşeliydim bu kombini giydiğim gün, ne kadar çiçek, böcek, taş, boncuk varsa hepsini üzerimde taşımak istedim, ortaya böyle neşeli bir sonuç çıktı :)

Our mood affects our outfits and outfits affect our mood, they have the power to change each other. Sometimes we feel exhausted and wear something we love and it makes us feel better. Sometimes our motto is "Less is more", sometimes, "More is more". I wanted to wear a trpical printed dress, neon statement earrings and beaded shoes. I wanted more pink, more floral prints, more jewellery and made this outfit.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Mandalinalar Tezgahta, Kokusu Girse Kanıma :)

 


 
Wearing Milla jumpsuit, İnci shoes, Zara clutch, Hello Accesories necklace

Bir önceki yazıda "Dünyaya pembe gözlüklerle bakamasanız da pembe giyin" demiştim, şimdi de diyorum ki "Bodrum'a gidemeseniz de Bodrum mandalinası gibi turuncu giyin" :) (Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin tadında bir cümle oldu sanki :)) Turuncu hem yaza hem kışa yakışan bir renk. Pembe giyince nasıl pozitif hissettiriyorsa, turuncu da enerji veriyor, bünyede C vitamini etkisi yapıyor. Yaz siyahlarla grilerle geçirilemeyecek kadar kısa canlar, tadını çıkarın.

In my last post, I wrote " You cannot always look through pink glasses, but you can wear pink". Pink makes you feel positive. If pink is not your color, what about orange? Orange makes you feel energetic, like vitamine C. Summer is too short to wear black or gray, enjoy it.

17 Temmuz 2012 Salı

Yeni Yaşımda Her Günüm Pespembe Olsun Diye :)




Wearing Mango dress, Zara shoes, H&M necklace and clutch

Hayata her zaman pembe gözlüklerle bakmasanız da, her zaman pembe giyebilirsiniz, ki bu da aynı şey sayılır :)

You cannot always see the world through pink glasses, but you can wear something pink whenever you want, and it is pretty much the same thing :)

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Yeni Bir Yaş, Yeni Bir İş, Yine Gülecek Bi Neden Lazım


Hayat ...dır kalıbını sevmem, hayat şudur hayat budur diyerek yapılan tanımlara güler geçerim genelde,ama şimdi ben de bu kalıbı kullanacağım. Hayat akan bir sudur. Durduramazsın, önünde duramazsın, yönünü değiştiremezsin, fakat kendi yönünü seçebilirsin yine de, hatta seçmek zorundasındır, bir çöp gibi suyun seni önüne katmasına izin vermek istemezsin, hayat akar sen devamlı kürek çekersin. Sonra tam açıklarda bir yerde kürek çekmeyi bırakırsın. Belki yorulduğun için, kolların ağrıdığı için, belki nereye gideceğini bilmediğin için, belki ters yöne kürek çekiyor olduğundan şüphelendiğin için, belki de olduğun yeri sevdiğin ve orada kalmak istediğin için. Bilmeyiz ki hiç bir yere gitmemek bir seçenek değildir, biz kürek çekmesek de, rüzgar vardır, dalga vardır, akıntı vardır, bunlar seni illa ki bir yere götürecektir. Daha da derinlere de götürebilir, bir kıyıya da vurabilirsin, cennet bir adaya da gidebilirsin. Yaklaşık bir yıl kadar önceydi, kürek çekmekten yoruldum deyip, suya bıraktım kendimi ve nereye götürsen kabul dedim. Bazen kıyıya vurmuşum gibi geldi, bazen kara gözden kayboldu , korktum, bazen de yerimde sayıyormuşum hiç bir yere gitmiyormuşum gibi geldi, bir denizin ortasındaydım, sadece mavi vardı. Şimdi su beni bir kıyıya getirdi. Umudum suyun beni bıraktığı bu kıyıda çok mutlu olmak.

Bugün sadece yeni bir gün ya da yani bir haftanın ilk günü değil, bugün hem yeni işimin ilk günü hem benim 25. yaşgünüm. Sevgili 25 bana iyi davran ve kendini sevdir olur mu? Sana biraz önyargılı yaklaştım ben, yirmilerimin ilk yarısının bitmesi, çeyrek asırı devirmiş olmak, sanki bu yaşa kadar yapmam gerekenlerden pek azını yapabilmişim duygusuyla sana biraz mesafeliydim, seni dört gözle beklemedim kabul. Bir 18 ya da 20 değildin ama her türlü önyargıma rağmen beni utandır lütfen. Daha geldiğin ilk gün bana yeni bir iş getirerek sıradan bir yaş olmadığının sinyallerini vererek önyargımı büyük ölçüde kırdın ve sana sempati duymaya başladım ama senden daha çok şey bekliyorum :)

Unutmadan bugün doğumgünü olan sadece ben değilim. Bugün Bir Alışverişkoliğin İtirafları'nın, sevgili blogumun da ilk doğumgünü. İlk kez geçen yıl bugün yazmıştım size, kendime doğumgünü hediyesi olarak bir blog açtım demiştim, o günden beri de modayla ilgili, ilgisiz herşeyimi sizinle paylaştım, her yazdığınız yorumda mutlu oldum, takipçi sayım arttıkça sevinçten havalara uçtum derken takipçi sayım 650'yi geçti, 1 yıl önce bugün bunu hayal bile edemezdim. Hayatımın bir parçası olup sıcaklığınızı hissettirdiğiniz için çok teşekkür ederim, benim için çok değerlisiniz, bana her gün "İyi ki bu blogu açmışım" dedirtiyorsunuz. Bakalım yeni yaşım bana hayal bile edemeyeceğim ne güzellikler getirecek :)

Today is a special day. My 25th birthday, first anniversary of my blog and the first day in my new job. Dear 25, you brought me a new job while coming and it made me expect great things to happen. Please be genereous and joyful , make me believe in miracles.

15 Temmuz 2012 Pazar

(Bozca)ada Sahillerinde Bekliyorum :)






                    Wearing Oxxo pants, Mango blouse, İnci shoes, Bebe clutch and Massimo Dutti necklace

Bozcaada postlarının da sonuna geldik ve artık beni kıskanmanıza gerek yok çünkü bu satırları size Bozcaada'da denize bakıp bir kadeh blush yudumlayarak falan yazmıyorum. 40 kusür derece İzmir sıcağında (tamam tamam abarttım biraz, dışarısı çok sıcak olsa da evde klima karşısındayım o kadar da acındırmamayım kendimi) yazıyorum ve geri dönüp fotoğraflarıma bakarak iç çekiyorum. Hiç değilse aldığım bir şişe şarabı da (fazlasını taşıyacak yer yoktu) Geyikli'de, Bozcaada feribotundan iner inmez içmeseydim şu an tatil fotoğraflarıma bakmak son Bozcaada postunu yapmak daha keyifli olabilirdi. Ama keyfim yine de yerinde, çünküü yarın güzel bir gün olacak. Neden diye merak edenler takipte kalsın. Bir de buruşuk bluzumun kusuruna bakmayın canlar, nedense üstüm başım buruştuktan, saçlarım bozulduktan ve makyajım aktıktan sonra geliyor aklıma hep fotoğraf çekilmek, giyinip dışarı çıkar çıkmaz tiril tirilken değil. Bluzum buruşmuş da olsa feriboa beinmeden birkaç veda fotoğrafı çekilmeyi düşünebilmişim neyse ki :)

Hi guys, this is the last holiday post, I returned home- no need to be jealouse of me anymore- and looking for photos taken in Bozcaada, my favourite holiday spot in Turkey. By the way, tomorrow is a special day, I feel excited and can't wait to share with you great news :)

13 Temmuz 2012 Cuma

Kalbim Bozcaada'da Kaldı...


 

 Wearing Zara skirt, Koton top, İnci shoes and Bebe clutch

Önceki postlara gelen yorumlardan anlaşıldı ki Alışverişkoliği sevenler Bozcaada'yı da seviyor =))) Gitmek isteyenlere küçücük bir Alışverişkoliğin gözünden Bozcaada rehberi o zaman:

-Öncelikle tarih olarak Eylül başı en güzel seçim olacaktır, hem deniz bir nebze olun ısınıyor, hem kalabalık azalıyor hem de tam bağbozumu zamanı her yerde salkım salkım üzümler oluyor. Eğer benim gibi Temmuz'u tercih edecekseniz haftasonu çok kalabalık oluyor, haftaiçi gitmeye çalışın işinizden izin alabiliyorsanız.
-Deniz her yerde güzel ama soğuk buna şimdiden alıştırın kendinizi canlar. İnanın üşüdüğünüze değiyor ben böyle temiz berrak deniz görmedim. Adanın en ünlü plajı Ayazma, oraya gitmeden dönemk olmaz. Denizden çıkınca karnınız acıktıysa dosdoğru Vahit'in yerine, buz gibi bira, yanına  çıtır kalamar, deniz börülcesi, sarma, kabak çiçeği dolması, çiğ börek... Bir diğer güzel seçenek de Boruzan, ızgara ahtapotu şahane yapıyorlar. Neyse konumuz deniz ve plajdı yemeklere sonra geleceğim. Arabayla geldiyseniz, Akvaryum koyuna gidebilirsniz ama orada tesis yok, yanınıza şemsiyenizi, yiyeceklerinizi almayı unutmayın. Ayazma'nın hemen yanındaki Sulubahçe koyu da hem kalablıktan uzak sessiz sakin, hem de denizi harika.
-Denizden çıkıp otelde duşunuzu aldınız, akşamüstü oldu, şimdi neyapıyoruz?Tabi ki Polente'de gün batımını izlenecek, rüzgargüllerini ve güneşin batışını burada bir şişe Çamlıbağ Blush eşliğinde izlemek gibisi yok
-Adanın ara sokakları öyle şirin ki her saptığınız sokakta bir sürpriz sizi bekliyor, buralarda uzun uzun dolaşın.
- Sabah kahvenizi Çınaraltı ya da İskele Cafe'de içebilirsiniz. Damla sakızlı kahveyi, yanında badem likörü ve çikolata ile sunuyorlar, ki bundan sonra kahve beğenmez oldum ben.
-Sabah kahvaltıda bademli domates reçeli yemeden olmaz. Hemen yüzünüzü ekşitmeyin, dünyanın en güzel reçeli, tadının domatesle ilgisi yok. Bir iki kavanoz da eve götürün ki sabahları güne Bozcaada tatilini hatırlayıp gülümseyerek başlayın.
-Adada gelincik de mutfağın gözbebeği. Gelincik şerbeti, reçeli, likörü hatta zeytinyağlı yemeği var. Bir gelincik şerbeti içmeden dönmeyeyim derseniz, istikamet Ada Cafe.
-Bademli damlasakızlı kurabiye var bir de Çiçek Fırın'da, yemeyeni dövüyorlar, bir tane olsun tadın.
-Tabi Bozcaada deyince akla ilk gelen şey şarap, şarap sevmeyenlerden bile olsanız, adaya gelmişken için, dönerken de arkadaşlarınıza götürün. Şarap sevsem de uzman olduğumu ve çok anladığımı söyleyemem. Talay'a girdim bol bol denedikten sonra en sevdiklerimden aldım. Adanın şarap üreticileri, Talay, Çamlıbağ, Corvus, Ataol, Amadeus ve Gülerada. Ben her nedense Talay'a biraz daha fazla sempati duyuyorum ama özel bir sebebi yok, Corvus da çok iyi şaraplar üretir mesela, tek  yapacağınız bu şarap üreticilerinin mağazalarına girip tadım yapmak ve damak tadınıza en çok uyanları seçmek.
-Şarap demişken adada çok şirin şarap aksesuarları ve şarap mantarından süsü eşyaları satılıyorç Hem güzel bir hatıra hem de hediyelik. Biz Şarap Aksesuarlarına bakabilirsiniz. Ayrıca tezgahlarda da hem çok orjinal hediyelikler, hem de domates reçeli, kekik, deniz börülcesi gibi adaya özgü yiyeycekler satılıyor bakmadan geçmeyin.
-Yine gelelim yemeklere. İnanın ne giydim postundan çok ne yedim postu yapasım var. Bir kere burası dünyanın en lezzetli yemeklerinin olduğu yer bence, abartmıyorum. Hele de benim gibi bir Ege mutfağı aşığıysanız, mezelerle karın doyuruyorsanız, denizden babanız çıksa yiyorsanız burası sizin için bir cennet. Akşam yemeği için Rum mahallesinde sokak aralrında asmaların altına kurulmuş kareli örtülü ahşap şirin masalar tüm davetkarlığıyla sizi bekliyor. Hangisini seçseniz mutlaka lezzetli birşeyler gelir çünkü yürürken tüm masalar birbirinden güzel yemeklerle dolu olduğunu görüyorum. Benim favorilerim ise Lodos ve Sandal. İkisi arasında seçim yapamıyorum, ikisi de benim bebeklerim :) Aşağıdaki muhteşem fotoğraf Lodos'tan. Deniz kestanesi, vişneli yaprak sarması, Frikli dolma içi, Ege mezesi, Girit Ezmesi bu güzellklerden sadece birkaçı. Buraya gelmişken tercihlerinizi burası dışında bulamayacağınız mezelerden yana yapmanızı öneririm. Bir de yemekten sonra sütlü karadut tatlısı ısmarlayın lavantalı , karadutlu muhallebimsi nefis bir tatlı. Yemekten sonra karadut likörü eşliğinde kahve ikram ederek kalbimi kazandı Lodos :) İkinci favorim olan Sandal'da mutlaka pynir ezmesi yiyin, şarabın en iyi arkadaşı bu meze. Deniz börülcesiz bir masa zaten düşünemiyorum ki artık herkesi bıktırdım o kadar çok sipariş ettim ki adada her öğün yedim. Tereyağda karides, karidesli peynir köftesi, damla sakızlı enginar ve ızgara ahtapot da Sandal'da diğer mutlaka denenesi lezzetler. Diyetteki takipçilerim beni affedin olur mu :)

 Benim aklıma gelenler bunlar. Ekleme yapmak isteyenler varsa lütfen yorum yazsın, çok sevinirim, bir dahaki gidişimde yapılacaklar listeme eklerim.